1 Ocak 2016 Cuma

Kitap Yorumu: Lux Serisi: Oniks #2 -Jennifer L. Armentrout

Kitap Adı: Oniks
Özgün Adı: Onyx
Seri Adı: Lux
Seri Sıralaması: 2/5
Yazarın Adı: Jennifer L. Armentrout
Yayınevi: Dex
Türü: Genç Yetişkin/Bilim Kurgu
Sayfa Sayısı: 396
Goodreads: 4.36
Puanım: 5/5
Arka Kapak Yazısı: Daemon'la aramızda bir uzaylı bağı olmasının muhteşem olduğunu düşünüyorsanız, yanılıyorusunuz.
Gerçi bu bağa rağmen ona direnmeye kararlıyım. Ama bunu yapmak hiç de kolay değil çünkü Daemon (kahretsin!) gittikçe gözüme daha da taş gibi görünüyor.
Üstelik bu sefer Arumlardan çok daha büyük bir problemimiz var. Savunma Dairesi kasabada.

Eğer Daemon'ın yapabildiklerini keşfeder ve benim de onunla bağım olduğunu anlarlarsa ikimizi de mahvedecekler. Bu arada okula yeni biri geldi ve herkesten gizlediği bir sırrı var. Bana neler olduğunu biliyor, yardım da edebilir ama bunun için (sanki mümkünmüş gibi) Daemon'a yalan söylemeli ve ondan uzak durmalıyım.
Kimi kandırıyorum ben?!

Kimse sonsuza kadar yalan söyleyemez.

***

Ultra yakışıklı ve ultra odun Daemon Black geri döndü!
Lux Serisi Obsidiyen'den sonra 2012'nin en iyi genç yetişkin kitabı seçilen ONİKS ile tam gaz devam ediyor. Daemon'a karşı koymanın imkansız olduğunu artık siz de çok iyi biliyorsunuz...


Yorumum: Kitabı elimden bırakamadım desem yalan olmaz. Sayfaların arasında kayboldum. Yine muhteşem bir kitaptı. Eğer hala bu seriyi okumadıysanız hemen alın ve okuyun derim çünkü çok şey kaybediyorsunuz. Kurgu müthiş, yazarın dili süper, e karakterler desem harika daha ne ? Ve sanırım bu kitabı Obsidiyen'den daha çok beğendim. Aksiyon, romantizm ve merak unsurları bolca vardı. 


Her sayfası olaylarla dolun olan bir kitaptı. Eğer Obsidiyen kitabını okumadıysanız yorumumu okumayınız derim çünkü spoiler olabilir.
Geçen kitabın sonu olaylı bitmişti biliyorsunuz ki. İlk kitapta Daemon Kat'i iyileştirince aralarında bir çeşit uzaylı bağı oluştu ve bu bağ çok güçlü eğer biri ölürse öteki de ölür demektir. Ve bu bağ yüzünden artık Kat'in de güçleri var mesela nesneleri oynatmak, zamanı durdurmak gibi. Ayrıca iyileştiren uzaylı ne kadar güçlüyse iyileştirilen insan da o kadar güçlü oluyor belki daha bile fazla. E Daemon'ın gücünü de biz gayet iyi biliyoruz. Kat ve Daemon bunlarla ilgilenirken okula gizemli, yakışıklı bir yeni çocuk geliyor adı Blake ve Kat'in başına neler geldiğini, nasıl çözüleceğini biliyor. Fakat Daemon bu yeni çocuktan hiç hoşlanmıyor ve ona hiç güvenmiyor. Kat'in yine de bu çocukla görüşmesi olayları iyice büyütüyor. Bu konuda Kat'e kızdığım yerler oldu. Özellikle Daemon bu kitapta öküzlüklerini tamamen bırakmış ve Kat'e çok aşıkken Kat'in Daemon'a inanmaması ve onu dinlememesi, burnunun dikine gitmesi nelere yol açtı gördük. Söyleyemiyorum onu çünkü büyük spoi olur. 
Çok duygusal bir kitaptı bana göre. Ve bu kitapta Obsidiyen'in aksine Daemon çok tatlı çok düşünceli ve çok romantikti, koruyuculuğu da kat kat artmıştı. 
 Kitabın sonunda yine Daemon'ın gözünden anlatılan satırlar vardı. Onun bakış açısıyla okumak ayrı bir güzeldi. 
Bu kitapta bahsetmem gereken bir diğer şey ise Arumlar pek fazla yoktu ve önemli de değildi. Daha önemli olan şey Savunma Dairesi idi. Arumlardan daha tehlikeli olduklarını görmüş olduk. Son sayfasına kadar aksiyon hiç durmadı ve o sonu okuduktan sonra NASIL YANİ ?! BÖYLE BİTEMEZ tarzı tepkiler verdim. Bol bol şaşırdığım, eğlendiğim, duygulandığım bir kitaptı. Üçüncü kitabı bir an önce okumam gerek çünkü... söyleyemiyorum kii. Umarım en kısa zamanda Opal'i de okuyabilirim. Görüşmek üzere !!

                
Alıntılar: -''Kurabiye yer misin?'' diye sordu, çikolata parçacıklarıyla dolu bir kurabiye uzatarak.
Midem kötü olsun ya da olmasın, bunu reddetmemin imkanı yoktu ''Tabii.''
Çarpık bir gülümsemeyle bana doğru eğildi; dudakları dudaklarıma çok yakındı. ''Gel de al.''
Gel de al mı?.. Daemon, kurabiyenin yarısını o dolgun ve tamamen öpülesi dudaklarının arasına koydu. Hay ben böyle işin...
Şaşkınlıktan küçük dilimi yutacaktım. Masadaki kızlardan birkaçından öyle sesler geliyordu ki. duyan da masanın altında eriyip akıyorlar zannederdi. Fakat gerçekten ne yaptıklarına bakmayı başaramadım. O kurabiye -o dudaklar- tam karşımdaydı. Yanaklarıma ateş bastı. Herkesin ve Daemon'ın gözlerini üstümde hissedebiliyordum... Yüce Tanrım, Daemon kaşlarını kaldırmış, meydan okuyordu bana.

- Yaklaştı ve tek kolunu uzattı, ben de gidip ona sokuldum ve başımı omzuyla göğsünün arasına dayadım. ''Vücut yastığın olmayı seviyorum,'' diye itiraf etti, sesinde bir gülümsemeyle. ''Her ne kadar salyanı üzerime akıtıyor olsan da seviyorum.'' 

-''Söyle.'' ''Neyi söyleyeyim?'' diye sordum. ''Bana daha önce söylediğin şeyi.''
Kalbim ağzıma geldi. Ona birçok şey söylemiştim ama neyi duymak istediğini biliyordum. ''Seni seviyorum.'' Gözleri koyulaştı, sonra beni öyle bir öptü ki, tüm o 'doğru yapma' meselesini boş ver demeye hazırdım. ''Duymak istediğim tek şey bu.''  '' Bu iki sözcük mü?'' ''Daima bu iki sözcük.''


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder