21 Ocak 2016 Perşembe

Kitap Yorumu: Puslu Kıtalar Atlası -İhsan Oktay Anar

Kitap Adı: Puslu Kıtalar Atlası
Yazarın Adı: İhsan Oktay Anar
Yayınevi: İletişim Yayınevi
Türü: Tarihi Bilim/Fantastik
Sayfa Sayısı: 238
Goodreads: 4.49
Puanım: 4/5


Arka Kapak Yazısı: ''Yeniçeriler kapıyı zorlarken'' düşler üstüne düşüncelere dalan Uzun İhsan Efendi, kapı kırıldığında klasik ama hep yeni kalabilen sonuca ulaşmak üzeredir: ''Dünya bir düştür. Evet, dünya... Ah! Evet, dünya bir masaldır.'' Kendini saran dünyayı düşleyen bir haritacının, düşlerinden devşirdiklerini döktüğü Puslu Kıtalar Atlası adlı kitap oğlunun eline geçtiğinde onu kendisinin bile tahmin edemeyeceği maceralara sürükler, oysa yaşayacakları elindeki kitaba çoktan yazılmıştır.
Geçmiş üzerine, dünya hali üzerine, düşler ve ''puslu kıtalar'' üzerine bir roman. Hulki Aktunç'un önsözüyle...
 Yorumum: Merhaba!! Uzun zamandır okumayı ertelediğim bir kitap ile karşınızdayım. Sınav dönemim şimdi okumayayım, sözcükleri ağırdır anlamam, dur önce şu kitabı okuyayım derken kitap baya bir zaman okunmayı bekledi. Ama keşke ertelemeseydim diyorum şimdi. Çünkü korktuğum gibi çıkmadı. Evet, başlarda birazcık sıkıntı yaşadım ama okumaya devam ettikçe cümlelerin ne kadar akıcı olduğunu gördüm. Ve o eski sözcükler kesinlikle zorlama durmuyordu kitabın içinde. Tam yerinde ve dozunda kullanılmışlardı. 
Karakterlerden bahsetmem gerekirse eğer, hepsinin üzerine düşünülmüş, ayrıntıyla betimlenmişti. Ana karakter diye bir şey yoktu sanki bütün karakterlerin hikayesine aynı ölçüde önem verilmişti. 
Konusu ise şöyle; Uzun İhsan Efendi'nin düşlerini yazdığı kitap oğlu Bünyamin'in eline geçer ve sonrasında Bünyamin kendisine gelen bir teklifi kabul ederek hiç tahmin etmediği maceralara atılır. Bu süreç içerisinde kötü şeyler yaşar, bir sürü insanla tanışır. Fakat zaten Bünyamin'in başına gelenler, çoktan eline geçen kitabın içinde yazılıdır. İşte kitapta bunun sırrı çözülüyor. Sonunda özellikle son cümlesinde vaay dedirtti bana bu kitap. 
Kitap, düşler üzerine ve felsefi düşünceler üzerine yazılmış. Öyle ki Rendekar denilen kişi Descartes'in ta kendisidir ve onun  ''Düşünüyorum öyleyse varım.'' sözünden yola çıkarak Uzun İhsan Efendi de kendi felsefi düşüncesini oluşturur. 
Olayların nasıl bağlanacağı benim için büyük merak unsuruydu ve bir sırrın daha çözüldüğünü görmek beni çok çok mutlu etti. Kitabı kesinlikle tavsiye ederi. Şimdi kitaptan bir kaç alıntı paylaşacağım. Görüşmek üzere!!

Alıntılar: -''Bilmek ve şahit olmak en büyük mutluluktur. Macera ise büyük ibadettir; çünkü O'nun eserini tanımanın başka bir yolu olduğunu görebilmiş değilim. Kendi payıma ben, dünyayı rüyalarımla keşfetmeye çalıştım. Bu, yeterince cesur olamadığımın bir göstergesi olabilir. Aynı hatayı senin de yapmana yolaçmak istemiyorum. Sana izin veriyorum, git. Git ve benim göremediklerimi gör, benim dokunamadıklarıma dokun, sevemediklerimi sev ve hatta bu babanın çekmeye cesaret edemediği acıları çek. Dünyadan ve onun binbir halinden korkma.''

-''Bir duygu, anlaşılmıyorsa, duygu değildir zaten.''

-''Bu dünyada insanların korktuğu tek şey öğrenmekti. Acıyı, susuzluğu ve üzüntüyü öğrenmek onların uykularını kaçırıyor, bu yüzden daha rahat döşeklere, daha leziz yemeklere ve daha neşeli dostlara sığınıyorlardı. Dünyaya olan kayıtsızlıkları bazen o kerteye varıyordu ki, kendilerine altın ve gümüşten, zevk ve sefadan, lezzet ve şehvetten bir alem kurup, keder ve ızdırap fikirlerinin kafalarına girmesine izin vermiyorlardı.

-''Yaşanılanlar, görülenler ve öğrenilenler ne kadar acı olursa olsun, macera insanoğlu için büyük bir nimetti. Çünkü dünyadaki en büyük mutluluk, bu Dünya'nın şahidi olmaktı.''





15 Ocak 2016 Cuma

Kitap Yorumu: Monster In His Eyes Serisi: Ruhumdaki Canavar #2 -J.M. Darhower

Kitap Adı: Ruhumdaki Canavar
Özgün Adı: Torture to Her Soul
Yazarın Adı: J.M. Darhower
Seri Adı: Monster In His Eyes
Seri Sıralaması: 2
Çevirmenin Adı: Arzu Altınanıt
Yayınevi: Yabancı Yayınları
Türü: Romantik/Erotik
Yaş Grubu: Yetişkin
Sayfa Sayısı: 478
Goodreads: 4.24
Puanım: 4/5


Kalplerini vermeleri gereken en son kişiye aşık olan herkese...
Bu kitap sizin için...

Arka Kapak Yazısı: Ben iyi bir adam değilim. Değilim işte. Biliyorum.
İçimde, dünyada en ufak ışık zerresi bile bırakmayacak kadar karanlık var. Ama zarar veremeyeceğim biri var, söndürmeye cesaret edemediğim tek bir ışık...
KARİSSA.
Benim bir canavar olduğumu düşünüyor ve belki de öyleyim. Onu her dokunuşumla ürkütüyor, ruhuna işkence ediyorum. Ama ben tek değilim. Dünya canavarlarla dolu ve en tehlikelileri ben değilim.
Onların yanına bile yaklaşmıyorum.
Tanrı bana yardım etsin ki onu SEVİYORUM.
Seviyorum işte.
Ve Tanrı, onu benden ALMAYA çalışan herkese de yardım etsin.


Yorumum: Daha önce serinin ilk kitabının yorumunu paylaşmıştım  'yorumum için tık tık'' 
İlk kitabı çok beğenmiştim bunu da onun kadar beğendim ama puanımı birazcık düşürdüm ve neden düşürdüm tam olarak bilemiyorum. O kitabı okurkenki duygularım olmadığı için düşürdüm sanırım.
Öteki kitabın sonunda olan şeyler yüzünden bu kitabın başı birazcık durağan ve diyalogsuzdu çünkü Karissa kızgın ve kırgındı, Naz ile sorunları çok büyüktü. Karakterler daha çok kendi içlerine dönmüşlerdi. Bu arada bu kitap Naz'ın bakış açısıyla bakmamızı sağlıyor ve bu benim için çok hoş bir şeydi, onun düşüncelerini çok merak ediyordum gerçekten ve Naz'ın ağzından anlatılacağını öğrendiğimde bu kitap için çok heyecanlanmıştım. 
Başlarda Karissa Naz'ı delirtmek ve sinirlendirmek için her şeyi yaptı ama Naz hep sabırlı davrandı. Karissa'nın Naz için ne kadar önemli olduğunu ve ona asla zarar vermeyeceğini bu kitapta gördüm. Naz dibine kadar aşıktı. Ve sonları çok çok olaylıydı. Birkaç yerde çok duygulandım, Naz'a olan sevgim arttı. Eğer Gözlerindeki Canavar kitabını okuyup beğendiyseniz bunu da okumalısınız beğeneceğinizi garanti ediyorum. 

Alıntılar: -Hayat, lafı dolandırıp gerçekleri allayıp pullayacak kadar uzun değildi.

-Çünkü içinde onun olmadığı bir dünyanın yaşanmaya değer bir dünya olduğunu düşünmüyordum.Şimdiye dek karanlıklar içinde, üzerimde yıllarca güneşin parlamadığı bir hayatım oldu. Nihayet gün ışığını tekrar gördüm. Ve ona sırtımı dönebileceğimi sanmıyorum.

-Benim için onun her hali güzeldi.

-''Burada dikilmiş ne yapıyorsun?''
''Ne kadar güzel olduğunu düşünüyorum.''

-Ancak öldüğüm zaman uyuyacağım.

-''Bazı şeyleri yeterince güzel yaparsan, insanlar onun ne kadar zarar vereceğini düşünmezler.''

-Ona her şeyi verirdim. Eğer isterse şu lanet olası göğsümü çıplak ellerimle yırtarak açar, kalbimi yerinden söker ve ona verirdim. Söylemesi yeterdi. İstemesi yeterdi.

-''Birini seviyorsan onun için en iyisini istersin ve bazen onun için en iyisi sen değilsindir.''

-''Seni seviyorum, Naz,'' dedi. Bu cümle büyük bir açlıkla içime çektiğim zor alınan bir nefes gibiydi. ''Bunun için Tanrı yardımcım olsun ama öyle. Seni seviyorum.''

-''Sende bir şey var,'' dedim alçak bir sesle. ''Uzun zamandır aradığım bir şey.''
Gülümsemesi azaldı, yüzünde üzüntülü bir ifade belirdi. ''Bu sözleri daha önce de duydum.''
''Duyduğunu biliyorum.'' Yurttaki odasında geçirdiğimiz gece aynı şeyleri söylemiştim. ''Ama artık bunun ne olduğunu buldum, Karissa. Ve yok olmasına izin verebileceğimden emin değilim.''
Uzandı ve alnıma düşen bir tutam saçı okşadı, sonra yüzümü tuttu. ''O zaman verme.''

10 Ocak 2016 Pazar

Kitap Yorumu: Anna and the French Kiss Serisi: Lola ve Komşu Çocuk #2 -Stephanie Perkins




Kitap Adı: Lola ve Komşu Çocuk
Özgün Adı: Lola and the Boy Next Door
Seri Adı: Anna and the French Kiss
Seri Sıralaması: 2
Yazarın Adı: Stephanie Perkins
Yayınevi: Yabancı Yayınları
Türü: Romantik
Yaş Grubu: Genç Yetişkin
Sayfa Sayısı: 320
Goodreads: 4.02
Puanım: 5/5


Arka Kapak Yazısı: *2012 YALSA En İyi Genç Edebiyatı *2013 ALA Rainbow Seçkisi 
*2011 Goodreads Choice Awards En İyi Genç Yetişkin Romanı Adayı 
''Stephanie Perkins bizim neslimizin Jane Austen'ı. Hikayeleri kısa sürede unutamayacağımız kadar büyüleyici.''
-TAHEREH MAFI, Bana Dokunma romanının çoksatan yazarı

''Büyülü... Aşık olmanın nasıl bir şey olduğunu  gerçek anlamda hatırlatıyor.''
-CASSANDRA CLARE, New York Times çoksatan yazarı
''Zekice diyaloglar, taptaze karakterler ve bir sürü yakıcı temas... Sarah Dessen hayranları,aşk ve gerçekliği incelikle birleştiren Stephanie Perkins'i zevkle okuyacaklar.''
-KİRKUS REVİEWS

''Zekice kurgulanmış diyaloglar ve seksi bir romantizm... Lola'nın fazlasıyla mütevazı espri anlayışı ve Perkins'in, onun gelgitli duygularını yazmaktaki becerisi birleşince ortaya son derece iyi bir romans kitabı çıkıyor.''
-PUBLISHERS WEEKLY

''Perkins, insanların farklılıklarını kabullenmenin ancak aşk ile mümkün olduğunu son derece iyi bir şekilde gösteriyor.''
-BOOKLİST

''Çok modern, çok eğlenceli ve tartışılacak sorularla dolu''
-ROMANTIC TIMES BOOK REVIEWS


Tanıtım: Geçmişte kalan çocuk, gelecekteki aşkı olabilir mi?
Lola ve Komşu Çocuk, hem tatlı bir aşk hem gerçekçi bir dostluk hem de John Green ve Rainbow Rowell sevenlerin zevkle kucak açacağı bir kendini bulma hikayesi.
Henüz kendini geliştirme aşamasındaki tasarımcı Lola Nolan modaya inanmıyordu... O, kostümlere inanıyordu. Kıyafet ne kadar parıltılı, eğlenceli ve farklı, yani ne kadar etkileyiciyse o kadar iyiydi. Ve Lola'nın hayatı, özellikle de seksi rockçı erkek arkadaşı varken mükemmele gayet yakındı. Ta ki Bell ikizleri olarak da bilinen Calliope ve Cricket mahalleye tekrar taşınıp Lola'nın derinlere gömdüğünü düşündüğü acı verici geçmişini gün yüzüne çıkarana kadar.

Yorumum: AMAN TANRIM !!! Bu şimdiye kadar gördüğüm en tatlı kitaptıııı. Yabancı Yayınları'nı gönülden tebrik etmek lazım, gerçekten harika bir iş çıkarmışlar ve kitabı muhteşem basmışlar. Tasarımı çok çok güzel. Resmen ara ara dönüp kitabın kapağına bakmaktan kitabı okuyamadım :D Yiyesim geldi. Kitap için çanta ve rozetler de çıkarmışlar ama maalesef alamadım. Zaten bildiğiniz üzere kitabı indirimdeyken almıştım ama hangi site olduğunu unuttum sanırım ilknokta.com idi, kitabı çantalı bir şekilde 20 liraya satıyor. 
Şimdi gelelim konumuza... Kitap çıktığından beri çok fazla iyi yorum aldı nerdeyse hiç kötü yorum görmedim diyebilirim. Bir alışverişimde kitaptan bir bölümünü aldıkları mini bir tanıtım kitabı gelmişti ve ben de beğenip listeme eklemiştim. Okumak için kısmet bugüneymiş. İki günde bitirdim. Karakterlerin hepsi çok gerçekçi ve samimiydi. Lola, kafayı kıyafetlere takmış, çılgın ve farklı bir kız. En yakın arkadaşı olan Lindsey, tüm en yakın arkadaş özelliklerine sahip, polisiye sever bir kız. Lola'nın ebeveynleri olan Nathan ve Andy,-evet eşcinseller- aşırı korumacı iki baba. Hikayelerini kitapta okuyacaksınız. Gerçekten çok iyiler. Lola'nın erkek arkadaşı olan Max, 22 yaşında müzik grubu olan, öfkeli ve serseri biri. Bell ikizleri, soyları Graham Bell'e dayanan Lola'nın komşuları olan kardeşler. Calliope Bell içten içe iyi olan ama dışarı karşı kötü gözüken sert korumacı bir kız ayrıca buz pateni ile ilgileniyor. Cricket Bell ise bir şeyler yaratmaya bayılan, uzun boylu, centilmen, utangaç kendi halinde,aşırı iyi kalpli bir çocuk. Anna, Lola ile birlikte aynı yerde çalışan eğlenceli bir kız. Anna'nın sevgilisi olan St. Clair bir Fransız ve zengin ve eğlenceli. İlk kitapta da bu ikilinin aşkları anlatılıyor. Sanırım karakterler bu kadardı, unuttuğum biri yoktur umarım. 
Lola'yı gerçekten çok sevdim. Her gün farklı bir peruk takan, kıyafetleri epey bir farklı olan çılgın ama iyi bir evlat. Bell ikizleri taşındığından ve kırılan kalbini onardığında beri hayatı normal gidiyor. Hatta bir sevgilisi var adı Max. Max'i Lola'nın ailesi bir türlü sevemiyor ve güvenemiyor. Hatta herkes Max ile Lola ilişkisinin yanlış olduğunu düşünüyor. Ama Lola doğru olduklarından emin gibi görünüyor. Bir gün yan eve birilerinin taşındığını görüyor ve Bell ikizleri olmasın diye dua ediyor ama taşınanlar tabiki Bell ikizleri. Geçmişte Calliope ile arkadaştı ve Cricket'ten de çok hoşlanıyordu ama bu ikizler Lola'nın kalbini çok fena kırdılar. Şimdi tekrar taşınmalarıyla birlikte her şey yine bir karmaşaya döndü. Lola'nın dyguları tepetaklak oldu ve doğru bildiği her şeyin bir yanlışa dönüştüğüne şahit olmaya başladı. 
Eğer kafanızı dağıtacak tatlı, hoş, sıradışı ve entrikasız bir kitap arıyorsanız bu kitap tam size göre. Ve sizi temin ederim ki Cricket'a bayılacaksınız. Çünkü şu aralar popüler olan o sert çocuklardan değil. Çok tatlı ve çok düşünceli <3

Alıntılar: ''Bazen hata bir olay değil, bir kişidir.''

''Eğer ben yıldızlarsam, Cricket Bell koskoca galaksiler eder.''

''Nefret ettiğimiz şeylerden bahsetmek kolay ama bazen bir şeyi niye sevdiğimizi açıklamak zor oluyor.''

''Mükemmel olmadığını biliyorum. Ama bir insanı başkası için mükemmel yapan o kişinin kusurlarıdır.''

''Mükemmel çok abartılıyor. Mükemmel sıkıcıdır.''

-''Senden çok hoşlanıyor.''
-''Cricket iyi biri. Hep böyleydi.''
-''O zaman hep senden hoşlanmış.''



                     

8 Ocak 2016 Cuma

Kitap Yorumu: Ateş -Ertürk Akşun

Kitap Adı: Ateş
Yazarın Adı: Ertürk Akşun
Yayınevi: Beyaz Baykuş Yayınları
Türü: Otobiyografi
Yaş Grubu: Yetişkin 
Sayfa Sayısı: 366
Puanım: 3/5


Arka Kapak Yazısı: Hayat sizden artakalanların toplamıdır: acıların, aşkların, hayallerin...
''İyi bildiğim bir şey var. Eğer yaşamımın bir celladı olacaksa o ben olmalıydım.
Birilerinin insafına kalmış bir yaşamı, korkaklara bırakıyordum. Yeni bir yol beni bekliyordu ve ben bu yolculuğa çıkmanın heyecanı içinde çırpınıyordum.
Eğer siz de bir gün yolunuzu kaybedecek olursanız, o yolu bir daha aramayın; bırakın o yollarda başkaları yürüsün. Siz kendinize henüz hiç kimsenin yürümediği yeni bir yol bulun, neyle karşılaşacağınızı bilmeseniz de...''

ATEŞ, taşradaki kabuğunu kırmak için yola çıkan genç bir erkeğin macerasını anlatıyor. İlk aşkların acemiliklerini ve hayal kırıklıklarını, şimdiye kadar hiç kimsenin denemediği bir samimiyet ve cesaretle anlatıyor. Özgürlüğün keşfine varan sonsuz yolculuğun bütün iniş ve çıkışlarını hiç sakınmadan dile getiriyor.

İnsanın kendini bulması için önce kendisinden ve bildiği her şeyden cesurca ayrılması gerektiğini bize gösteriyor.

Bilinmeyen cenneti arayanlara...


Yorumum: Kitabın Edirne'de geçtiğini öğrendiğimde almak istemiştim ve yazarın 18 Saat kitabını henüz bitirdiğim için diline alışmışken alayım demiştim. Arka kapağını okuduğumda çok etkilendim ve okumak için sabırsızlandım. Ve yazarın kendi hikayesini, gençliğini anlattığını da bildiğimden iyice meraklandırdı beni.
Başladım okumaya... Bir hikaye ile başlıyor Bilgi Tapınağı'nı bulmak üzerine. O hikayeyi de çok sevdim ve dedim ki bu kitap tam benlik sanırım. Şu sıralar hayatımdan bunalmış durumdayım biraz ve içten içe her şeyi bırakasım ve yepyeni yollara yönelesim var. Dedim ki karakterle bağımı kuracağım sanırım. Üniversiteyi okumak için yaşadığı memleketi terk edip Edirne'ye gelen ergen bir erkek var başlarda. Yaşadığı yere bir daha dönmek istemeyen bir ergen. Başlarda bu ergeni anladım, yaşadığı değişikliği de kabul ettim ama sonraları karakterden uzaklaştım hatta soğudum. Çünkü tek derdi kadınlar ve ilişkiler olmuştu artık. Kadınlardan başka bir şey düşünmeyen birine dönüştü. Ortalarda 'yahu senin hiç mi başka derdin, düşüncen yok' diye nidalar attım. Daha sonra bu karakterimiz kitaplarla tanıştı ve artık kadınlardan daha değerli bir şey buldu. Zaten edebiyata yatkınlığı vardı aslında bu karakterimizin çünkü hep bir şeyler yazıyordu ve yazdıkları da çok güzeldi. Kitapların içine düştü artık ve değerleri değişti. Kitabın başından sonuna kadar bir ergenin ilklerine, olgunlaşmasına, değişimlerine şahit oluyoruz bu da çok güzel bir şey aslında, onu tanımak. 
Kitabın içinde çok çok güzel yazılar vardı. Yazarın Agafya adlı kitabını da merak etmiyor değilim. Belki okumak kısmet olur ve onu da yorumlayabilirim burada. Şimdilik benden bu kadar. Sıradaki kitabım olan Lola ve Komşu Çocuk okunmak için beni bekliyor. Görüşmek üzere :)

6 Ocak 2016 Çarşamba

Kitap Alışverişi #1

Merhabaa :) Bugün yepyeni bir yazıyla karşınızdayım. Bu aralar bloguma hep yazı girmek istiyorum. O kadar güzel bir şeymiş ki burada görüşlerini, düşüncelerini paylaşmak burayı ihmal ettiğime inanamıyorum. Neyse gelelim konumuza...
Bugün heyecanla beklediğim kargom sonunda geldiii <3 https://www.okuoku.com/ da bu ay çok güzel indirimler olduğunu gördüm. Hep istediğim kitaplar 9.90 a inmişti. Hemen anneme koştum ve annem de beni kırmadı ve kitapları sipariş ettik. Zaten şimdiye kadar kitaplarımı hep okuoku.com dan aldım. Sonuna kadar güvendiğim bir site. Kapıda ödeme gibi seçeneği olması da çok güzel. Ayrıca kitaplar hasarsız ve bol hediyeli geliyor hem de iki günde. Eğer internetten kitap alışverişi yapmak gibi bir düşünceniz varsa ve endişe duyuyorsanız ben size gönül rahatlığı ile bu siteyi tavsiye ederim.
Şimdi gelelim yepyeni kitaplarımaa...

Trendeki Kız geçen seneden beri çok merak ettiğim ama görüp de alamadığım bir kitaptı malum fiyatlar biraz yüksek. İndirimdeyken hemen aldım. Filmi olacak sanırım, ondan önce okumak istiyorum. Tür olarak sevdiğim bir tür. Kapak tasarımı ilginç ve çok güzel. Tess Gerritsen'in yorum yapması da kitabı benim için bir kaç adım öne çıkarıyor.

Ay'da 172 Saat yeni çıkan bir kitap. Konusuyla baya bir dikkatimi çekti. Kapağına bayıldım. Arka kapağında AY'A GİTMEK İSTER MİSİNİZ? yazısı beni benden aldı. Bu kitap için çok heyecanlıyım. Sanırım gizem hakim kitapta. Merakla bekliyorumm.

Bir diğer kitabım Locke Lamora'nın Yalanları. Şuna bakar mısın ama ya merak edilmeyecek gibi değil. Yine kapağı çok güzel olan bir kitap. Hakkında hep iyi yorumlar gördüm. Fantastik türünde bir kitap. Okumayı ve burada yorumunu paylaşmayı iple çekiyorum ve beğeneceğime eminim.

İthaki Yayınları'ndan aldıklarım işte bunlar. Hepsi çok çok kaliteli ve güzel. Bu yayınevi en sevdiklerim arasında.

Bir devam kitabı olan Ruhumdaki Canavar'ı uzun süredir bekliyordum, sonunda alabildim. İlk kitabını çok sevmiştim bunu da aynı ölçüde seveceğime eminim. 

Yaşasıın !! Artık benim de bir Lola ve Komşu Çocuk kitabım vaar. O kadar tatlış bir kitap ki yiyesim geldii <3 Lola ile tanışmak için sabırsızlanıyorum.

Meleklerin Kanı kitabını Yabancı Yayınları'nın alması çok iyi olmuş. Harika basmışlar. Bu yayınevi gerçekten iyi işler çıkarıyor. Yine harika bir kitap ve yine harika bir basım.

İlk kitap alışverişi yazımdan şimdilik bu kadar. Kitapları okudukça yorumlarımı detaylı bir şekilde yazacağım. Hoşça kalın :)




5 Ocak 2016 Salı

Kitap Yorumu: Işıltı Serisi: Derin Sularla Şeytan Arasında #1 -April Genevieve Tucholke

                 

Kitap Adı: Derin Sularla Şeytan Arasında
Özgün Adı: Between The Devil And The Deep Blue Sea
Seri Adı: Işıltı Serisi
Seri Sıralaması: 1
Yazarın Adı: April Genevieve Tucholke
Yayınevi: Parodi Yayınları
Türü: Fantastik/Gizem 
Yaş Grubu: Genç Yetişkin
Sayfa Sayısı: 352
Goodreads: 3.60
Puanım: 3/5


Arka Kapak Yazısı: ŞEYTANLA EL ELE YÜRÜRKEN ONDAN KORKAMAZSIN..
Geçmişi sırlarla dolu esrarengiz Freddie...
Ölü Freddie'nin hatıralarına düğümlü Violet White...
Çarpık gülüşlü, mükemmel yalancı River West...
Okyanus kıyısındaki sıradan kasaba Echp'da her şey olağandı. Ta ki bir gün esrarengiz yabancı River West, White ailesinin köhne malikanesi Citizen Kane'in misafir evini kiralayana kadar... Çarpık gülüşlü, zeki ve mükemmel bir yalancı olan River, birkaç gün içinde hem Violet'ın hem de tim Echo kasabasının hayatını değiştirir.
Doğaüstü yetenekleri olan River, herkes için tehlike saçarken, Violet için hem tekinsiz bir yabancı hem de karşı konulmaz bir varlıktır. Bu gizemli misafirle birlikte White ailesinin sırları da birer birer ortaya çıkmaya başlayınca, Violet kendisini sımsıkı bir düğümün ortasında bulur.
''Hem dondurucu hem de ateş kadar sıcak. Doğaüstü.''
-School Library Journal

''Büyük harflerle KIŞKIRTICI.''
-Kendare Blake


Yorumum: Öncelikle şunu söylemeliyim ki yaşadıkları kasabayı, evlerini çok çok kıskandım. Küçük bir kasabada herkes birbirini tanıyor, üstelik bu kasaba okyanus kıyısında. White ailesinin evi zaten kocaman eski bir malikane hem de bir yakası denize bir yakası ormana bakan bir malikane. Bahçesinde serası, tenis kortu bile var. Çok özendim ya, okurken hep orada olduğumu hissederek okudum. Violet ne zaman kitap okumak için sahile inse ben de onunla indim, ne zaman verandasında oturup dalgaları, geçen gemileri izlese ben de hissettim deniz kokusunu. Kitabın bu yönü çok hoşuma gitti. 

Ama sanırım hoşuma giden, kitabı güzel yapabilecek birkaç sebepten biriydi sadece. Kitabın fazla övgü aldığını düşünüyorum. Hiç germedi, korkutmadı. Olayların işlenişi bence çok basitti. Yani evet konu özgün ve güzeldi ama olmamıştı bence. Ben etkilenerek okuyamadım maalesef. Kitap iki günde hatta bir günde bile bitirilebilir. 
Hoşuma giden bir diğer şey ise karakterlerdi. Karakterlerin hepsini çok sevdim. Sunshine'ı bile. En çok tabiki Violet'ı sevdim. Ölmüş olan büyük annesinin kıyafetlerini giymesi, abisinden nefret ediyormuş gibi gözükmesi ama aslında ona bağlı olması, kitap kurdu olmasını çok sevdim.
Hep ha şimdi açılacak ha şimdi açılacak diye bekledim ama aile sırlarının açığa çıkması bile beni etkilemedi.

Konu olarak da şöyle anlatabilirim sanırım; büyükannelerini kaybeden Luke ve Violet ikiz kardeşlerdir. Pek anlaşamazlar. Aileleri de sanatçı ve baya zengin köklü bir ailedir. Anne babaları sanat aşkı için çocuklarını koskaca evde tek başlarına bırakıp Avrupa'ya giderler. Citizen Kane adı verilen bu malikanede bir başlarına yaşayan kardeşlerin paraları artık bitmek üzeredir. Bunun üzerine Violet misafir evlerini kiralamaya karar verir. Ve yakışıklı gizemli River West orayı kiralar. Violet ve River çok fazla vakit geçirirler. Violet River'da ters giden bir şeylerin olduğunu sezer ama sorgulamaz başlarda ve River'dan çok fazla hoşlanır. River geldikten sonra Echo'da çok garip şeyler olmaya başlar. Violet daha fazla kayıtsız kalamaz ve sorgulamaya, araştırmaya başlar. 
Olayların birbirine bağlanışı falan güzeldi, yani dediğim gibi konu farklı ve güzeldi ve sonları tahmin edilebilir değildi yani yazar sonlarına doğru ters köşe yapmış. 
Kitapta geçen şarkılardan biri bu sanırım ve benim çok çok hoşuma gitti. Yorumumu alıntılar paylaşarak bitireceğim. Son olarak kitap kötü değildi ama çok güzel de değildi. Siz bilirsiniz o yüzden. Ama yine de şans verilebilir çünkü çok kaliteli bir kitap, yayınevini tebrik etmek lazım. Hem orijinal kapağı kullanmış hem de ciltli <3 Karakterleri ve konuyu sevdiğimi de söylemiştim. Görüşmek üzere :) 
Alıntılar: -Ufuk çizgisine yakın bir noktada büyük bir gemi çarptı gözüme. Nereye gittiğini ya da nereden geldiğini düşündüm. Genellikle bu tip gemilerde olmayı hayal eder, soğuk ya da egzotik yerlere seyahat etmeyi isterdim. 

-''Bir insanı seni korkuttuğu için affetmek, üzdüğü için affetmekten daha kolay.''

-''Koşulsuz sevgiyi bulmak o kadar nadir ve zor ki.''

-''Hilekar komşunu, hilekar kalbinle sevmelisin.''

-''Kim o gelen?'' diye sordum tahtaya son kez. ''Gerçekte gelen kim?''
Ş
E
Y
T
A

-Seni özlüyorum River, dedim gökyüzünde parlamaya başlayan yıldızlara. Kahretsin, seni çok özlüyorum.

1 Ocak 2016 Cuma

Kitap Yorumu: Lux Serisi: Oniks #2 -Jennifer L. Armentrout

Kitap Adı: Oniks
Özgün Adı: Onyx
Seri Adı: Lux
Seri Sıralaması: 2/5
Yazarın Adı: Jennifer L. Armentrout
Yayınevi: Dex
Türü: Genç Yetişkin/Bilim Kurgu
Sayfa Sayısı: 396
Goodreads: 4.36
Puanım: 5/5
Arka Kapak Yazısı: Daemon'la aramızda bir uzaylı bağı olmasının muhteşem olduğunu düşünüyorsanız, yanılıyorusunuz.
Gerçi bu bağa rağmen ona direnmeye kararlıyım. Ama bunu yapmak hiç de kolay değil çünkü Daemon (kahretsin!) gittikçe gözüme daha da taş gibi görünüyor.
Üstelik bu sefer Arumlardan çok daha büyük bir problemimiz var. Savunma Dairesi kasabada.

Eğer Daemon'ın yapabildiklerini keşfeder ve benim de onunla bağım olduğunu anlarlarsa ikimizi de mahvedecekler. Bu arada okula yeni biri geldi ve herkesten gizlediği bir sırrı var. Bana neler olduğunu biliyor, yardım da edebilir ama bunun için (sanki mümkünmüş gibi) Daemon'a yalan söylemeli ve ondan uzak durmalıyım.
Kimi kandırıyorum ben?!

Kimse sonsuza kadar yalan söyleyemez.

***

Ultra yakışıklı ve ultra odun Daemon Black geri döndü!
Lux Serisi Obsidiyen'den sonra 2012'nin en iyi genç yetişkin kitabı seçilen ONİKS ile tam gaz devam ediyor. Daemon'a karşı koymanın imkansız olduğunu artık siz de çok iyi biliyorsunuz...


Yorumum: Kitabı elimden bırakamadım desem yalan olmaz. Sayfaların arasında kayboldum. Yine muhteşem bir kitaptı. Eğer hala bu seriyi okumadıysanız hemen alın ve okuyun derim çünkü çok şey kaybediyorsunuz. Kurgu müthiş, yazarın dili süper, e karakterler desem harika daha ne ? Ve sanırım bu kitabı Obsidiyen'den daha çok beğendim. Aksiyon, romantizm ve merak unsurları bolca vardı. 


Her sayfası olaylarla dolun olan bir kitaptı. Eğer Obsidiyen kitabını okumadıysanız yorumumu okumayınız derim çünkü spoiler olabilir.
Geçen kitabın sonu olaylı bitmişti biliyorsunuz ki. İlk kitapta Daemon Kat'i iyileştirince aralarında bir çeşit uzaylı bağı oluştu ve bu bağ çok güçlü eğer biri ölürse öteki de ölür demektir. Ve bu bağ yüzünden artık Kat'in de güçleri var mesela nesneleri oynatmak, zamanı durdurmak gibi. Ayrıca iyileştiren uzaylı ne kadar güçlüyse iyileştirilen insan da o kadar güçlü oluyor belki daha bile fazla. E Daemon'ın gücünü de biz gayet iyi biliyoruz. Kat ve Daemon bunlarla ilgilenirken okula gizemli, yakışıklı bir yeni çocuk geliyor adı Blake ve Kat'in başına neler geldiğini, nasıl çözüleceğini biliyor. Fakat Daemon bu yeni çocuktan hiç hoşlanmıyor ve ona hiç güvenmiyor. Kat'in yine de bu çocukla görüşmesi olayları iyice büyütüyor. Bu konuda Kat'e kızdığım yerler oldu. Özellikle Daemon bu kitapta öküzlüklerini tamamen bırakmış ve Kat'e çok aşıkken Kat'in Daemon'a inanmaması ve onu dinlememesi, burnunun dikine gitmesi nelere yol açtı gördük. Söyleyemiyorum onu çünkü büyük spoi olur. 
Çok duygusal bir kitaptı bana göre. Ve bu kitapta Obsidiyen'in aksine Daemon çok tatlı çok düşünceli ve çok romantikti, koruyuculuğu da kat kat artmıştı. 
 Kitabın sonunda yine Daemon'ın gözünden anlatılan satırlar vardı. Onun bakış açısıyla okumak ayrı bir güzeldi. 
Bu kitapta bahsetmem gereken bir diğer şey ise Arumlar pek fazla yoktu ve önemli de değildi. Daha önemli olan şey Savunma Dairesi idi. Arumlardan daha tehlikeli olduklarını görmüş olduk. Son sayfasına kadar aksiyon hiç durmadı ve o sonu okuduktan sonra NASIL YANİ ?! BÖYLE BİTEMEZ tarzı tepkiler verdim. Bol bol şaşırdığım, eğlendiğim, duygulandığım bir kitaptı. Üçüncü kitabı bir an önce okumam gerek çünkü... söyleyemiyorum kii. Umarım en kısa zamanda Opal'i de okuyabilirim. Görüşmek üzere !!

                
Alıntılar: -''Kurabiye yer misin?'' diye sordu, çikolata parçacıklarıyla dolu bir kurabiye uzatarak.
Midem kötü olsun ya da olmasın, bunu reddetmemin imkanı yoktu ''Tabii.''
Çarpık bir gülümsemeyle bana doğru eğildi; dudakları dudaklarıma çok yakındı. ''Gel de al.''
Gel de al mı?.. Daemon, kurabiyenin yarısını o dolgun ve tamamen öpülesi dudaklarının arasına koydu. Hay ben böyle işin...
Şaşkınlıktan küçük dilimi yutacaktım. Masadaki kızlardan birkaçından öyle sesler geliyordu ki. duyan da masanın altında eriyip akıyorlar zannederdi. Fakat gerçekten ne yaptıklarına bakmayı başaramadım. O kurabiye -o dudaklar- tam karşımdaydı. Yanaklarıma ateş bastı. Herkesin ve Daemon'ın gözlerini üstümde hissedebiliyordum... Yüce Tanrım, Daemon kaşlarını kaldırmış, meydan okuyordu bana.

- Yaklaştı ve tek kolunu uzattı, ben de gidip ona sokuldum ve başımı omzuyla göğsünün arasına dayadım. ''Vücut yastığın olmayı seviyorum,'' diye itiraf etti, sesinde bir gülümsemeyle. ''Her ne kadar salyanı üzerime akıtıyor olsan da seviyorum.'' 

-''Söyle.'' ''Neyi söyleyeyim?'' diye sordum. ''Bana daha önce söylediğin şeyi.''
Kalbim ağzıma geldi. Ona birçok şey söylemiştim ama neyi duymak istediğini biliyordum. ''Seni seviyorum.'' Gözleri koyulaştı, sonra beni öyle bir öptü ki, tüm o 'doğru yapma' meselesini boş ver demeye hazırdım. ''Duymak istediğim tek şey bu.''  '' Bu iki sözcük mü?'' ''Daima bu iki sözcük.''