31 Aralık 2015 Perşembe

Monster In His Eyes Serisi: Gözlerindeki Canavar #1- J.M. Darhower

Kitap Adı: Gözlerindeki Canavar
Özgün Adı: Monster In His Eyes
Seri Adı: Gözlerindeki Canavar
Seri Sıralaması: 1/2
Yazarın Adı: J.M. Darhower
Yayınevi: Yabancı Yayınları
Türü: Romantik/Erotik
Sayfa Sayısı: 443
Goodreads: 4.26
Puanım: 5/5

Yorumum: Kesinlikle son zamanlarda soluksuz okuduğum güzel romanlardan biri Gözlerindeki Canavar. Bittiğinde resmen delirdim ve VAY CANINAA O NEYDİ ÖYLE diye tepkiler verdim. Hala o sonun etkisindeyim. İkinci kitabını bir an önce okumak istiyorum. Yazar resmen döktürmüş. Harikaydı ya, bütün övgüleri hak ediyor bence. Kitaba sadece sıradan bir erotik aşk hikayesi gözüyle bakmayın, çok daha fazlasıydı. Bir kere kurgu mükemmeldi, yazarın dili ayrı bir güzeldi, resmen iki günde bitirdim. Ha +18 içeren sayfalar, rahatsız edici satırlar yok muydu derseniz evet vardı ve siz böyle şeyleri sevmiyorsanız tarzınız değilse okumayın ama okuyup da sırf bu yüzden de kitabı harcamayın bence. Neyse ben daha övmeye devam edebilirim ama konuya gireyim artık.


 Karissa 18 yaşında üniversitede okuyan bir kızdır. Küçükken babası evi terk edip gitmiştir ve Karissa çok katı şartlar altında annesi tarafından büyütülmüştür. Annesi Karissa'nın üstüne çok düşen bir anne ki kızı telefonu bir kere açmasa hemen deliren aklına kötü şeyler getiren bir anne. Karissa annesini ikna etmeyi başarır ve burslu kazandığı üniversitesi için evden ayrılır. Ah bir de öteki kahramanımız Ignazio Vitale var. Kendisine Naz diyoruz :D Ah Naz sen nasıl bir şeysin öyle ya. Çok yakışıklı, çok seksi, gizemli, zengin ve karanlık olan Naz 38 yaşındadır. Şimdi gelelim bu ikilinin tanışma anlarına.. Karissa birgün dersten çıktığında telefonunu sınıfta unuttuğunu fark eder ve sınıfa geri döner. Sınıfa döndüğünde içerden sesler gelir. Öğretmeni aşırı karizmatik bir sese sahip bir adamla konuşur. Karissa çok merak eder tabiki sesin sahibini. Veee Vitale sınıftan çıktığında tanışırlar. Artık Karissa'nın hayatı tamamen değişecektir ama Karissa henüz farkında değildir. Gittikçe kendini kaptırır Naz'a. Artık geri dönüşü yoktur. Naz'ın zenginliği, Karissa'ya sağladığı imkanlar, korumacılığı, gizemi ve aşkı Karissa'nın aklını başından alır. Karissa gittikçe Naz'ın hayatına dahil olur. Hep birlite takılırlar, aynı evde kalırlar. Naz dışarıdan bakıldığında baya sert ve tehlikeli bir adamdır ki zaten yaptığı iş de baya bir karanlık ama Karissa'ya karşı aşırı korumacı ve aşırı sevecen olması çok güzeldi. Karissa yavaş yavaş Naz'ın hayatındaki gizemleri çözer ve ondan nefret etmeye başlar ama aynı zamanda da geri dönülemez bir şekilde çok aşıktır ona. Zaman zaman gitmek istese de Naz onu asla bırakmaz. Kitaba başladığınızda tabiki bir sürü teoriniz olacaktır sonuna dair ama bence hiçbiri tutmayacak. Zekice kurgulanmış bir hikayeydi. Kitaba gerçekten bayıldım ve eleştirilecek hiçbir şey bulamıyorum. Bir de bitirmeden şunu söylemek istiyorum. İkili arasındaki yaş farkı beni hiç rahatsız etmedi çünkü gerçek hayatta da böyle ilişkiler var ki bir de bunlar yabancı daha da rahat ayrıca ikisi de yaşadıklarını kendi istekleriyle rızalarıyla yaşadılar. Kitaba önyargıyla başlamayın şans verin gerçekten harika bir kitaptı ama yine de çok rahatsız olduysanız okumayı bırakın. 
Bu da tanıtım filmi olsun. Bence güzel olmuş :)





Bad Girls Don't Die Serisi: Kötü Kızlar Ölmez #1 - Katie Alender

Kitap Adı: Kötü Kızlar Ölmez
Özgün Adı: Bad Girls Don't Die
Seri Adı: Bad Girls Don't Die
Seri Sıralaması: 1
Yazarın Adı: Katie Alender
Yayınevi: Yabancı Yayınları
Türü: Genç Yetişkin/Gizem
Sayfa Sayısı: 288
Goodreads: 4.08
Puanım: 4/5




Arka Kapak Yazısı: Bir zamanlar Alexis lisenin asi kızıydı: pembe saçlı, kötü huylu, yalnızlığıyla mutlu. ta ki bir gün kız kardeşi yanlış hayaletle arkadaş olana dek... Artık hiçbir şey eskisi gibi değildir ve İŞLER NE KADAR KÖTÜYE GİDERSE GİTSİN, HER ZAMAN DAHA KÖTÜSÜ OLABİLİR...
''Bu kitap ışıklar açık uyumama neden oldu! Zekice ve ürkütücü.''
-Melissa De La Cruz, Asıl Kan Serisinin New York Times Çoksatan Yazarı

-Tıpkı Stephen King kitaplarında olduğu gibi, Alender'da da uykunuz kaçacak!''
-Margaret Stohl And Kami Garcia, Muhteşem Yaratıklar Serisinin New York Times Çoksatan Yazarları

''Ürkütücü ve kesinlikle tüyler ürpertici!''
-Xpresso Reads
Tanıtım: Alexis sorunlu lise yılları geçiren tipik bir öğrenci olduğunu düşünüyordu. Problemli evlilikleriyle uğraşan bir aile, oyuncak bebeklerine kafasını takmış on iki yaşında bir kız kardeş ve kendisinin anti-sosyal, anti-ponpon kız tutumu...
Kız kardeşlerin birbirine yakınlaşmasını sağlayan bir olay sonrasında Alexis, sorunlu hayatının tehlikeli sulara doğru hızla kaydığını fark etmişti. Kız kardeşi Kasey her zamankinden de tuhaf davranıyordu: Mavi gözleri bazen yeşeriyor -, oldukça eski kelimeler kullanarak konuşuyor, hatta zaman zaman kendinden geçiyordu ve bu tuhaf davranışlarının farkında bile değildi. Oturdukları eski evde de garip şeyler oluyordu: kapılar kendi kendine açılıp kapanıyor, yanmayan ocakta duran su kaynıyor ve fişe dahi takılmamış havlandırma evi buz gibi yapıyordu.
Alexis tüm bunların kendi aklının bir oyunu olduğuna inanmak istiyordu ama basit yanılsamalar olarak düşündüğü bu olaylar giderek ailesi, kendisi ve öğrenci başkanıyla arasında tomurcuklanmaya başlayan ilişki için tehdit oluşturmaya başlamıştı. Alexis, Kasey'i durdurabilecek tek kişiydi ama ya, bu yeşil gözlü kız artık Kasey değilse?
Yorumum: Kitap hakkında yorum yapmak benim için şuan aslında baya bir zor çünkü kitabı okuyalı çok oldu. Ama yine de hatırladığım kadarıyla yorumlamaya çalışacağım.
Öncelikle kitabın kapağı çok hoşuma gitti ve ciltli olması da kesinlikle çok güzel ve kaliteli. Kitap kesinlikle çok akıcı bir dille yazılmış ve kısa olması nedeniyle hemen bitirilebilinir. Kendinizi bir bölüm daha, bir bölüm daha okuyayım derken bulabilirsiniz çünkü bende öyle olmuştu :D Olay örgüsü de mükemmel bir şekilde sıralanmış ve işlenmiş. Öyle acaba çok mu korkarım falan diye düşünmeyin yani okurken gerildiğim yerler olmadı değil oldu fakat kesinlikle korkunç değil. Onun dışında hikaye klasikti yani lanetli eski bir ev, ele geçirilmiş kız kardeş, intikamcı hayalet, milyon tane oyuncak bebek falan ama yazarın dili sayesinde hikaye çok güzelleşmiş. Karakterlerin hepsini de çok sevdim. Özellikle Alexis ve pembe saçları <3 Carter vardı bir de, çok çok tatlı bir çocuk. Onun ve popüler ponpon kız olan Megan'ın olaya dahil olmasını çok sevdim. Sevmediğin bir şey var mı diye sorarsanız eğer bu diyaloglar olur. Diyaloglar bana biraz kopuk gibi gelmişti. Onun dışında her şey çok güzeldi. Kitabın sonundan da tatmin olacağınıza eminim, aklınızdaki sorular cevaplarını bulacak. Okuyun derim ben, pişman olacağınızı hiç sanmam. Bir sonraki yorumumda görüşmek üzere :)
Bu da kitabın tanıtım filmi. Bence çok hoş olmuş.
                           

11 Ekim 2015 Pazar

Histeri-Laura Lippman

Kitap Adı: Histeri
Yazarı: Laura Lippman
                                                                       
 Yorumum: Gizem üzerine kurulmuş bir hikaye...
Bir gün on bir ve on beş yaşlarındaki Bethany soyadlı iki kız kardeş Baltimore'daki bir alışveriş merkezinde kaybolurlar. Arkalarında hiçbir işaret bırakmazlar. Ne kendileri ortaya çıkar ne de cesetleri. Bu süreçte aile mahvolur, yıpranır. Boşanır. Baba asla umudunu kaybetmez ama anne kızların çoktan öldüğünü düşünür. Zaman içinde baba ölür. Tam otuz yıl sonra bir trafik kazasında aklını kaybetmiş gibi görünen bir kadın Bethany kardeşlerden küçüğü olduğunu iddia eder. Polisler bu kadına güvenmez suçtan kaçtığını düşünür çünkü kadının her söylediği bir çıkmaza gider. Fakat kadının aileyle ve kızlarla ilgili bildiği şeyler herkesi çelişkide bırakır. 
SPOİLER !!!!
Kadın başlarda kimseye bir şey anlatmak istemez fakat daha sonra konuşmak zorunda kalır ve ablasının öldüğünü söyler. Polislere cesetin yerini verir ama kemikleri bulamazlar. DNA testi yapamıyorlar anneyle çünkü kızlar evlatlıktır. Gerçeği anlamanın yolunun kadını anneyle karşılaştırmak olduğunu düşünürler. Anne kadını görünce şok olur ve gidip kızının kolunu kontrol eder ve 'Sunny' (abla olan) der. Böylelikle gerçekler ortaya çıkar. Sunny neler olduğunu anlatır, Kardeşinin nasıl öldüğünü, yıllardır neler yaptığını, nerde yaşadığını, alışveriş merkezinden nasıl ve niçin gittiklerini, kimle gittiklerini ve neden kurtulduktan sonra evine dönmediğini anlatır.
SPOİLER BİTTİ !!!!
Tess Gerritsen kitaba yorum yaptığı için almıştım ama ben çok sıkıcı buldum. Evet, kurgu yaratıcıydı iyiydi ama anlatım güzel değildi bence, akmıyordu yani. Sonu şaşırttı beni ben öyle biticeğini düşünmemiştim. Son 50 sayfada açılan bir kitap bence. Okuyup okumamak size kalmış... 


25 Ağustos 2015 Salı

Füreya- Ayşe Kulin

Kitap Adı: Füreya
Yazarın Adı: Ayşe Kulin
Yayınevi: Everest Yayınları
Türü: Edebiyat/Biyografi
Sayfa Sayısı: 424
Goodreads: 3.97
Puanım: 4/5
Arka Kapak Yazısı: Birden çocuklardan biri bağırdı:
''Şuraya bakın, iki kuş öpüşüyorlar!''
Füreya iskelenin üzerindeydi. Güçlükle arkasını dönerek, aşağıda cıvıldayıp duran çocuklara baktı.
''Hanginiz söyledi bunu?'' diye seslendi.
Sıska bir oğlan öne çıktı.
''Ben!'' dedi.
''Kuş mu gördün orada?''
''Evet.''
Füreya üşenmedi,indi iskeleden. Çocuğu yanına çağırdı. 
''Kuşu nerede gördüğünü göster bakayım.''
Çocuk birkaç adım geriledi. Füreya takip etti çocuğu.
Eliyle işaret etti oğlan.
''Nah orada. İşte kuşlar gaga gagaya vermiş öpüşüyorlar.''
Dondu kaldı Füreya. Hiç tasarlamadığı halde, çocuğun işaret ettiği yerde masalsı iki kuş kafası beliriyordu. Tıpkı öpüşür gibiydiler. Haklıydı çocuk.
Cumhuriyet Türkiyesi' nin ilk kadın seramik sanatçısı Füreya Koral'ın hayat hikayesi Füreya aynı zamanda bir dönem romanı.

Yorumum: Ayşe Kulin'in okuduğum ilk romanı. Ben gerçekten çok beğendim. Biyografi türü dediğimizde sıkıcı gelebilir kulağa ama hiç değil. Kitabı elimden bırakamadım. Çok akıcıydı ve Füreya'nın gücü beni çok etkiledi. Kitabın sonunda fotoğraflar vardı ve onları incelemek çok çok güzeldi.
Kitap Füreya Koral'ın ölüm döşeğindeyken geçmişini düşünmesi, tüm yaşamının gözlerinin önünde akması şeklinde kurgulanmış.
Kitabın en sevdiğim yönlerinden birisi de Atatürk'ün hayatından kesitler olmasıydı. Füreya Koral ve ailesi köklü bir aileydi. Okumuş, bir sürü dil bilen, konaklarda yaşamış, sanata ve bilime düşkün bir aileydi. Füreya Koral'ın babası, Atatürk'ün izinden giden bir adam olduğu için Atatürk ile ilgili kısımlar bir hayli çoktu.
Kitapta ilgimi çeken bir diğer kısım da Füreya'nın dayısı olduğunu öğrendiğim Cevat Şakir Kabaağaçlı yani Halikarnas Balıkçısı oldu. 
Füreya'nın bu kadar güçlü olması, hayatta istediği her şeyi yaşaması, aşkları, sanatı, çocuk sevgisi, herkesi kendine hayran bırakması, anneliği başka çocuklarda tatması, hastalıklara karşı gelmesi, pes etmemesi, tutkularına rağmen ona veya çevresindekilere zarar veren her şeyi sonlandırma gücü beni çok etkiledi. İmrendim de açıkçası. Tam bir Cumhuriyet kadını örneği. Okumanızı tavsiye ediyorum. Ondan çok şey öğrenecek ve gücüne hayran kalacaksınız.

Alıntılar: -Utarit sordu,''Neden yaptınız bunları? Ne ifade ediyorlar?'' diye.
''Bugünün insanını,'' dedi Füreya. ''Bir boşluğa doğru gidiyorlar, baksana. Kişiliklerini yitirmişler. Ruhları ölü. Beklentileri yok. Yaşamıyorlar. Belki çok şeyleri var ama hiçbir şeyleri yok gibi.''

-Mantık ne zaman sevginin esiri olmamış ki? Sevgi insana her şeyi yaptırır.

-Bağlılığı ve sevgisi ne kadar derin olursa olsun, son noktaları koymayı hep bilmişti Füreya. 

19 Ağustos 2015 Çarşamba

Sıcak Bedenler- Isaac Marion

Kitap Adı: Sıcak Bedenler
Özgün Adı: Warm Bodies
Yazarın Adı: Isaac Marion
Yayınevi: Doğan Kitap
Türü: Genç Yetişkin/Fantastik
Sayfa Sayısı: 216
Goodreads: 3.95
Puanım: 3/5
Arka Kapak Yazısı: Dünyanın sonu geldiğinde seni sadece aşk kurtarabilir...

''Bir zombiyi bu kadar tutkuyla sevebileceğimi hiç düşünmemiştim.''
Stephenie Meyer 

Ölüyüm, ama bu çok kötü değil.

Alışmayı öğrendim. Kendimi doğru düzgün tanımadığım için üzgünüm, ama artık ismim yok. Benimkinin baş harfi ''R'' idi, ama artık sadece bunu hatırlıyorum. Komik, çünkü sağlığımda hep başka insanların isimlerini unuturdum. Arkadaşım ''M''nin dediğine göre zombi olmanın ironik tarafı şu ki, her şey komik geliyor ama dudakların çürüyüp döküldüğü için gülümseyemiyorsun...

Romeo'nu bir ölü, Juliet'in ise dünyanın sonunda hayatta kalmış bir avuç insandan biri olduğu bir aşk hikayesi hayal edin... Ve insanlığı kurtaracak, bir zombiye yeniden hayat verecek kadar gerçek ve tutkulu bir aşkı...

Yorumum: Öncelikle kitabın kapağına bakıp da erotik mi acaba diye düşünmeyin çünkü değil. Kitabı alıp almamak konusunda tereddütlüydüm çünkü zombiler konusunda iyi değilim. Ama bir değişiklik yapmak istedim ve zombilerin dünyasına R ile girdim. İyi ki de girdim. R dünyanın en tatlı en sempatik en sevecen ve en cesur zombisi. Kitap R'nin ağzından anlatılıyor bu da çok güzel bir hava katmış çünkü genelde kadın kahramanlar tarafından anlatılır. 
Kitabın diğer zombi hikayelerinden ayrıldığını düşünüyorum çünkü buradaki dünya tatlısı zombimiz düşünebiliyor, insanlara zarar vermek istemiyor, geçmişini geleceğini sorgulayabiliyor. Ve kitabın aşıladığı sevgiyle her şey çözülebilir mesajı da gerçekten çok güzel. Yazarın esprili üslubu kitabı hemencecik bitirmenizi ve eğlenmenizi sağlıyor.
R bir gün arkadaşlarıyla avlanmak için şehre doğru gidince bir grup gençle karşılaşır ve gençlerden birinin beynini yer. Şöyle bir özelliği var beyin yemenin; beynini yediği kişinin anılarını görür ve kendisini canlı hisseder. Bu yüzden zombiler beyine odaklanır tatlarını çok beğenirler. R beynini yediği kişinin Julie denen bir kızla yaşadıklarını görür ve etkilenir. Sonra beyini tamamen bitirmez ve cebine koyar çünkü bu anıları hep izlemek ister. Daha sonra etrafına baktığında Julie'yi görür. Onu başka zombiler yemesin diye kamufle eder ve yaşadığı yere götürür. R bir uçak enkazını evi olarak kullanır. Ve orada bir sürü harika eşyası vardır. Julie ve R'nin macerası da böylelikle başlar.
Kitapla ilgili tek olumsuz düşüncem sonu oldu. Yani sonu çabucak geçilmiş gibi geldi tam olarak anlayamadım özellikle Julie'ye ne olduğunu anlayamadım. Yarım kalmış gibi hissettim. Onun dışında her şey çok güzeldi.
Son olarak filmini de bekletiyordum önce kitabı okuyayım diye. Filmi de kitabı gibi çok güzel. İnanın bana zombileri R ile seveceksiniz.
        
Beyindeki yaşam enerjisi tükenirken önce çer çöp gider. Film alıntıları, radyo cıngılları, ünlülerle ilgili dedikodular ve siyasi sloganlar eriyerek kaybolurlar, geride sadece en güçlü ve incitici anılar kalır. Beyin ölürken içindeki yaşam berraklaşır ve damıtılır. Kaliteli şarap gibi yaşlanır.

Ne olacağını sanıyordum ki? Gerçekten de benimle kalacağını mı? 
     

17 Ağustos 2015 Pazartesi

Küçük Prens- Antoine de Saint-Exupery

Kitap Adı: Küçük Prens
Özgün Adı: Le Petit Prince
Yazarın Adı: Antoine de Saint-Exupery
Yayınevi: Mavi Bulut Yayıncılık
Türü: Klasikler/Edebiyat
Sayfa Sayısı: 96
Goodreads: 4.24
Puanım: 4/5
Arka Kapak Yazısı:Antoine de Saint-Exupery tarafından New York'ta bir otel odasında yazılan Küçük Prens, yayımlandığı günden bu yana milyonlarca insanın kalbini fethetmeye devam ediyor. Küçük Prens'in yaşadıklarını anlıyor, kırgınlıklarına üzülüyor, söylediklerine hak veriyoruz. Gezegenindeki çiçeğiyle pek anlaşamadığı için biraz uzaklaşmaya karar veren, yolculuğu sırasında Dünya'ya da uğrayan Küçük Prens, Sahra Çölü'nde bir pilotla karşılaşır. İşte olan biteni de bu pilot anlatır bize. Kimdir Küçük Prens, neden sürekli sorular sorar, çiçeğiyle neden anlaşamamıştır, gittiği diğer gezegenlerde kimlerle karşılaşmıştır ve neler öğrenmiştir? 
Bu öyküyü dinlerken Küçük Prens'in yaşadıkları ve öğrendikleri sayesinde hayatımıza tekrar bakıyoruz ve yaşamı anlamlandırmada ''ne kadar da büyüdüğümüzü'' görüyoruz. Küçük Prens'in de dediği gibi ''Büyüklere her şeyi açıklamak gerekir zaten.''

Yorumum: Küçük Prens kitabını her yerde görürdüm, kitaptan alıntıları okurdum ama kitabı okumaya henüz niyetim yoktu. Bazen bazı şeylerin çok popüler olması beni uzaklaştırabiliyor onlardan. Fakat canım kuzenimin teşvik etmesiyle ve onun beğenilerine güvendiğim için aldım elime ve kitabı okumaya başladım. Bitirdikten sonra iyi ki okumuşum diyorum çünkü hemen ilk sayfalarından kitap sizi ele geçiriyor ve merak ettiriyor. Kitabın içinde Exupery'nin çizimleri var ve çok güzeller. Bu çizimler de ayrı bir hava katmış kitaba. Basit bir çocuk kitabı gibi gözüküyor olabilir ama aslında içinde derin anlamlar ve sevgiler barındırıyor.
Küçük Prens gezegenindeki çiçeğiyle pek anlaşamaz ve gezegenler arasında yolculuklar yapmaya başlar. Bir sürü gezegende yetişkinlerle tanışır ve onları tuhaf bulur. Yetişkinleri eleştirir. Onların bencil, duyarsız ve kibirli olmalarını masum bir şekilde eleştirir. Gezegenler arasında yolculuk yaparken Dünya'ya gelir ve pilotla tanışır. Çocukların masumiyetini ve merhametini anlatan bir kitap ve kitabı okuduktan sonra içimizdeki çocuğun sesini duyabiliriz. Kesinikle her yaştan insanın okuması gereken bir kitaptır.

Alıntılar
-Eğer kelebekleri tanımak istiyorsam bir iki tırtıla katlanmam gerekir.

-''Peki insanlar nerede?'' dedi Küçük Prens. ''İnsan kendisini çölde çok yalnız hissediyor.'' ''İnsanların içinde de kendini öyle hissedersin.'' dedi yılan. ''Arada pek fark yoktur.''

-Kendinin yargılamak başkalarını yargılamaktan daha güçtür. Kendini yargılamayı başarabilirsen gerçek bir bilgesin demektir.

-''Gözler gerçeği görmez ki. Yüreğiyle aramalı insan.''

-''Herkesten verebileceği şeyi istemek gerekir.''

-Fakat kendini beğenmiş bunu duymadı. Kendini beğenmişler övgülerden başka hiçbir şey duymazlar.

-''Suratı pancar gibi kıpkırmızı olan bir adamın yaşadığı bir gezegen biliyorum. O asla bir çiçeği koklamadı. O asla bir yıldıza bakmadı. O hiç kimseyi sevmedi. O toplama işlemlerinden başka hiçbir şey yapmadı. Ve bütün gün senin gibi tekrarlayıp durdu: 'Ben ciddi bir adamım! Ben ciddi bir adamım!' Ve bununla gurur duyuyordu. Ama o bir insan değildi, o bir mantardı.''

11 Ağustos 2015 Salı

Lux Serisi: Obsidiyen- Jennifer L. Armentrout

                                                           Kitap Adı: Obsidiyen
                                                           Özgün Adı:Obsidian
                                                           Seri Adı: Lux
                                                           Seri Sıralaması:1/5
                                                           Yazarın Adı: Jennifer L. Armentrout
                                                           Yayınevi: Dex
                                                           Türü:Genç Yetişken/Bilim Kurgu
                                                           Sayfa Sayısı: 354
                                                           Goodreads: 4,26
                                                           Puanım:5/5

Arka Kapak Yazısı: Her şeye yeniden başlamak çok berbat.

Annemle birlikte Batı Virginia'ya taşındığımızda, kendimi sıkıcı işlere adamıştım, ta ki tüyler ürpertici yeşil gözleri ve kaslı vücuduyla yan komşumuz karşımda dikilene kadar. Ama işler tahmin ettiğiniz gibi gitmedi.

O, ağzını açtı.

Daemon hem kabaydı hem de kendini beğenmiş bir pislikti.
Birbirimizden hoşlanmamıştık. Tam hikaye burada bitiyordu ki bir kazaya uğradım ve Daemon zamanı dondurarak beni kurtardı.

Yakışıklı uzaylı komşum üzerimde bir iz bırakmıştı.

Yanlış okumadınız. O, bir uzaylı. Daemon ve kız kardeşinin yeteneklerini çalmak isteyen düşmanları vardı ve Daemon'ın bıraktığı iz bütün düşmanları başıma toplamıştı.

Bu korkunç durumdan canlı kurtulmak içinse tek yapmam gereken üzerimdeki uzaylı izi etkisini yitirene kadar Deamon'ın yanından ayrılmamaktı.

''Obsidiyen'e bayıldım. Romanı bir gecede bitirmeye, kendinizi Daemon'a kaptırmaya ve serinin ikinci kitabı için sabırsızca beklemeye hazır olun.'' Deborah Cooke, The Dragon Diaries

''Daemon ve Katy, ateşle barut gibi. Her bölüm nefesinizi kesecek ve dahası için yalvaracaksınız.'' Jus Accardo, Touch

''Armentrout'un yeni serisinin ilk kitabı başından sonuna hiç azalmayan bir heyecanla akıp gidiyor.'' RT Book Reviews 

Yorumum: Bu kitabı okumaya geç başladım malesef. Okuduğum zaman ne kadar geç kaldığımı fark edip üzülmüştüm. Ama olsun sonunda okudum. İki günde bitti. Uzaylılara çok uzaktım aslında ama bu kitapla uzaylıların dünyasına girdim ve bayıldım. Herkes gibi ben de öküz Daemon a aşık oldum. Bu kadar yakışıklı kaslı ve bu kadar öküz olunamaz gerçekten. Ve bu öküz kahramanımızın çok tatlı da bir ikizi var adı da Dee. Bu harika uzaylılarımız insanlardan uzak bir hayat yaşarken her sey altüst olur çünkü yeni bir komşuları vardır artık. Normal sıradan bir kız olan Katy. Katy'nin kitap blogu olması da bu kitaba ayrı bir güzellik katmış. Gerçekten beni etkiledi bu yönde. Katy ve Dee giderek yakınlaşıyolar çok yakın iki arkadaş oluyorlar Daemon her ne kadar karşı çıkmaya çalışsa da. Katy Daemon'a çok sinir oluyor çünkü Daemon her fırsatta onu küçük düşürüyor ya da alay ediyor. Ama aynı zamanda Katy Daemon'dan etkileniyor da. Etkilenmemek ne mümkün zaten :D Her şey böyle geçmiyor tabiki bir de Arumlar denilen kötü kahramanlarımız da var. Arumlar ve Luxenler düşmanlar. Daemon kendi ırkını kardeşini ve tabiki Kediciğini Arumlardan korumaya çalışıyor. Ben çok beğendim ve tabiki seriye devam edeceğim. Neler olacağını çok merak ediyorum. Yazarın okuduğum ilk kitabı ve yazarı da beğendim. Gayet akıcı bir üslubu var. Anlayacağınız sayfalar su gibi aktı. Kesinlikle tavsiye ediyorum...

Alıntılar
-Diğer taraftaki bir çocuk alçak bşr ıslık çaldı.'' Ash poponu tekmeleyecek Deamon.'' Deamon'ın ağzı iyice kulaklarına vardı.'' Ash popomu bunu yapamayacak kadar çok seviyor.'' (sayfa 124)
-Gözleri hala üzerimdeyken sırasını öne doğru yatırıp daha da yaklaştı. ''Tahmin et bakalım ne yaptım?''
''NE?'' ''Bloguna baktım.'' 
Ah. Tanrım. Bebeğim. Yüce İsa.Nasıl bulmuştu? Bir dakika. Önemli olan bulmuş olmasıydı. Blogum arttık Google'da çıkıyor muydu? Bu muhteşemdi işte.''Yine beni takip ediyorsun,anlıyorum.Yasaklama emri çıkarmama gerek var mı? '' Rüyanda görürsün Kedicik.'' Pişmiş kelle gibi sırıttı. ''AH bekle rüyalarında zaten başroldeyim değil mi?'' Gözlerimi devirdim.''Kabuslarımda Daemon.Kabuslarımda.'' (sayfa 125)

Kitabın kapak modelleri olan Sztella Tziotziosz ve Peter/Pepe Toth gerçekten çok yakışıyolar..