2 Aralık 2017 Cumartesi

Kitap Yorumu: Çavdar Tarlasında Çocuklar

Kitap Adı: Çavdar Tarlasında Çocuklar
Özgün Adı: The Catcher in the Rye
Yazarı: J.D. SALINGER
Çevirmeni: Coşkun YERLİ
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 198
Fiyatı: 12 
Puanım: 5/5

Yorumum:
Yoruma nasıl başlayacağımı düşünürken kitaptan şöyle bir cümle ile başlamaya karar verdim; 'bir işi yapmadan önce nasıl bilebilirsiniz onu yapıp yapmayacağınızı' Bana göre gerçekten bu cümle sanki kitabı özetliyor. Bizim baş kahraman Holden kendi halinde bir genç ve o an aklına ne koyduysa onu yapan sıradışı biri ayrıca. Çok basit bir dili varmış ve kitaba yalın bir anlatım hakimmiş gibi görünse de altı çizilesi derin anlamlı cümleler vardı. Baştan sona kadar lisede olduğunu sandığım Holden sayesinde belki birçok şeyi sorguluyoruz. Kışın göller donunca ördeklere ne olduğu gibi şeyleri. Kitabın içinde çavdar tarlasıyla ilgili bir bölüm var ki çok çok etkileyici bir bölümdü ve kitap adını buradan alır. Holden birçok insana amaçsız gelebilir fakat insan ona özenmeden edemiyor ve ara ara Holden olmayı kafamda düşündüm, tarttım. Holden sayesinde onun nefret ettiği insanların aslında bizim etrafımızda olduğunu ve hayatın iki yüzlülüğünü de görüyoruz. Bi de bizim bu Holden'ın bir kız kardeşi var ki bayıldım aralarındaki diyaloglara. Holden, düşünmeye çalışan, her şeye rağmen ayakta durmaya çalışan ve adaleti arayan biri olmasıyla okuyucuya bir sürü şey öğretiyor. Kitaptaki kış havası da içimi ayrı bir ısıttı. Holden'ın dediği gibi çok 'kıyak' bir kitap imiş.

Kaynak: Goodreads

Alıntılar
-"Bir kitabı okuyup bitirdiğiniz zaman, bunu yazan keşke çok yakın bir arkadaşım olsaydı da, canım her istediğinde onu telefonla arayıp konuşabilseydim diyorsanız, o kitap bence gerçekten iyidir. Ama öylesi pek bulunmuyor."

-''İnsanlar bazen , bir şeyin tümüyle doğru olduğunu sanırlar.''

-“Hayat, tabii ki bir oyundur, evladım. Hayat, kurallara göre oynanması gereken bir oyundur. ”
“Evet, efendim. Öyledir, biliyorum.”
Oyunmuş, kıçımın kenarı. Oyun öyle mi? Tüm asların bulunduğu takımdaysan, oyun o zaman, tamam; kabul ederim. Ya öteki takımdaysan, as oyuncu filan yoksa, oyunla ilgisi kalır mı bunun? Hiç yani. Yok oyun moyun.

-"Ona kartopunu kimseye fırlatmayacağımı söyledim, ama bana inanmadı. İnsanlar size hiç inanmıyorlar zaten."

-''Bir şeylere üzülüyorsam, tuvalete gitmem gerekse bile gitmem. Üzülmekten gidemem. Üzülmeyi bırakıp gidemem.''

-“Denizci herifle ben birbirimize, tanıştığımıza memnun olduğumuzu söyledik ki böyle, tanıştığıma hiç memnun olmadığım kimselere, durmadan, ‘Tanıştığımıza memnun oldum.’ demek beni öldürüyor. Ama, hayatta kalmak istiyorsanız, ille de bu zırvaları söylemek zorundasınız.”

-''Bir şeyi çok iyi yapıyorsanız, bir süre sonra, dikkatli olmazsanız gösteriş yapmaya başlıyorsunuz. Ve sonunda da iyi olmaktan çıkıyor yaptığınız.''

-"Bir insan öldü diye onu sevmekten vazgeçmek zorunda mısın,Tanrı aşkına; özellikle de hayatta olanlardan bin kez daha iyi kalpli insansa?"

-"Eğer çocuklarımız olursa onları bir yerlere saklardık. onlara bir sürü kitap alırdık, okuma yazmayı biz öğretirdik.''

Kaynak: ffffound.com

Kaynak: neilwebbillustrator.blogspot.com

‘’... büyük bir çavdar tarlasında oyun oynayan çocuklar getiriyorum gözümün önüne. Binlerce çocuk, başka kimse yok ortalıkta –yetişkin hiç kimse, yani- benden başka. Ve çılgın bir uçurumun kenarında durmuşum. Ne yapıyorum, uçuruma yaklaşan herkesi yakalıyorum; nereye gittiklerine hiç bakmadan koşarlarken, ben bir yerlerden çıkıyor, onları yakalıyorum. Bütün gün yalnızca bu işi yapıyorum. Ben, çavdar tarlasında çocukları yakalayan biri olmak isterdim. Çılgın bir şey bu, biliyorum, ama ben yalnızca böyle biri olmak isterdim. Biliyorum, bu çılgın bir şey.’’

Kaynak: redlipstickresurrected.tumblr.com



Kaynak: teacherspayteachers.com

Vee o son cümle...

"Sakın kimseye bir şey anlatmayın. Herkesi özlemeye başlıyorsunuz sonra."






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder